Ülkemizde yaşayan 3,6 milyon Suriyelilerle bundan sonra ne yapacağız?
Yeni bir göç dalgası gelirse ne yaparız?
Toplum olarak biz bu krizin yükünü daha ne kadar taşıyabiliriz?
Bu soruların cevabı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Suriyeli mültecilerin gönüllü geri dönüşü için çalışmak istiyoruz” cümlesinde.
***
2011 yılından bu yana tüm dünyayı siyasi, sosyal, toplumsal, ekonomik ve güvenlik açısından etkileyen Suriye krizinin en büyük yükü toplum olarak bizim omuzlarımızda.
Batı ülkeleri “siyasi, sosyal, toplumsal, ekonomik ve güvenlik” tüm bu etkilerden uzak durmak adına Türkiye’ye karşı yıllardır ikircikli davranışlar sergiledi ve sergilemeye devam ediyor.
Şimdi neredeyse nüfusunun yüzde 5’i kadar Suriyeliye ev sahipliği yapan Türkiye İdlib’den gelebilecek göç dalgasının endişesini yaşıyor. Bu endişe ile birlikte bir yandan içerideki Suriyeliler için çözüm bulmaya çalışırken diğer yandan Suriye’nin kuzeyinde bir terör koridoru oluşmasını engelleme çabasında.
***
Türkiye, Rusya ve İran Cumhurbaşkanları pazartesi günü Ankara’da bir araya geldi ve Astana süreci çerçevesindeki Beşinci Suriye Zirvesini gerçekleştirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Suriyeli mültecilerin gönüllü geri dönüşü için çalışmak istiyoruz” cümlesinin detaylarını da bu zirvede gündeme getirdi.
Türkiye başta olmak üzere dünya genelindeki Suriyelilerin önemli bir bölümünün kimseye yük olmadan kendi topraklarında yaşamalarının temin edilmesi gerektiği üzerinde durdu.
***
Nasıl olacak bu iş?
Türkiye’nin Suriye sınırında şehirler oluşturalım, konaklayabilecekleri ve ekip biçebilecekleri bir insani altyapıyı oluşturulmasını, uluslararası toplumun desteğiyle yeni yerleşim alanları inşa edilmesini öneriyor Erdoğan.
***
Doğanın gerçeği şu ki; eğer bir sorunu çözmek istiyorsanız kaynağına ineceksiniz. Eğer Suriye krizini Suriye’de çözmezseniz bu virüs gibi her yeri sarar.
O sebeple zirvenin ardından “Anayasa komitesinin oluşumuna dair çalışmaların başarıyla tamamlandığı” açıklamasının yapılması çok önemli.
